En yüksek makam abdiyettir
En yüksek makam abdiyettir (kulluktur) . Sıddık Naci Eren Hz.
“Akşemseddin Hz.ne göre Kulluk beş kısımdır:
Birincisi ten kulluğudur. Bu, Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasak ettiği şeylerden sakınmaktır.
Şeriatın va’zettiklerini seve seve yapma yolunda olmak, Allah’ın emirlerini tutmak ve sakınmamızı istediklerinden azami derecede sakınmaktır. Bugün bunları yapanlar evliya olarak bilinse de Akşemseddin Hazretleri ve diğer veliler için bu, kişinin insan olmasının ilk adımıdır. Kişiye bir yükseklik kazandırmaktan ziyade, çukur olmaktan korur.
İkincisi; nefs kulluğudur. Bu kulluk, nefsi terbiye etmek, ıslâh etmek, mücâhede ve nefsin istemediği şeyleri yapmak, riyâzet çekip nefsin istediği şeyleri yapmamaktır.
Nefs, kulun yerilen ahlâkı ve amelleri anlamına gelir. Nefs, mutasvvıflarca genel olarak kulun kötü huyları, çirkin vasıfları, kötü his ve huyların mahalli olarak, kişinin ayak bağı olarak tarif edilir.
Allah’ın emir ve yasaklarını uygulamanın yanında, nefsini terbiye etmekle de uğraşan kişinin kulluğu bu derecededir. Bir tarikata mensub olarak o tarikatın edep ve erkanına uygun bir şekilde nefsini tesviye etmek için çabalamak, nefsin isteklerine muhalefet etmek ve direnç göstermek, bu kulluk derecesinin vasıflarıdır.
Üçüncüsü; Gönül kulluğudur. Bu ise, dünyâdan ve dünyâda bulunan şeylerden yüz çevirip, âhirete yönelmektir. Âhirete yarar iş yapmaktır.
Gönül, bir şeyi bulunduğu halden bir başka hale çevirmek, bir yönden diğer bir yöne çevirmek, bir taraftan öbür tarafa döndürmek gibi anlamlara gelir. Akşemseddin Hazretlerinin tarifine göre bu kulluk derecesi, dünyadan ve dünyanın içindekilerden vazgeçip, tamamiyle ahirete yönelme derecesidir. Bu kulluk derecesinde kişi, dünyalıklardan yüz çevirerek, yönünü yalnızca ahirete döndürür. Kişiyi Allah’tan ayıran, ona Allah’ı unutturan her neyse dünyadır.
Gönül, nazargâh-ı ilahidir. Yüce Allah, kişinin gönlünü ve amelini değerlendirmeye alır. Bu kulluk derecesinde olan kişi, tüm dünyevî kaygılardan kurtulmuş olur ve kalbi tamamıyla uhrevi kaygılarla doludur.
Dördüncüsü; sır kulluğudur. Bu, her şeyi bırakıp, tamâmen Allahü teâlâya dönüp, O’nun rızâsını kazanmaktır.
Kul ile Hakk Teâlâ arasında saklı ve gizli kalan hallerin tamamına sır derler. Yanısıra sır, kalpte bulunan Rabbanî bir latifedir. Büyükler, “ruh muhabbetin, kalp marifetin, sır da müşahedenin mahallidir” derler. Tarikate ait sırrını, ağyara yani tasavvufa muarız ya da yabancı kişilere söylememelidir. Zaten sır olarak ifade edilen şeyler kendisi için önem taşır. Aynı tarikatten de olsa başkasını ilgilendirmez. Kişinin şeyhiyle arasındaki sırdır, mahremdir. Kişi ailesinin mahremi koruduğundan daha ziyade bu sırrı korumalıdır.
Akşemseddin Hazretleri bu derecedeki kulun, ne dünya, ne de ahiret kaygısında olmadığını, tek gayesinin Allah rızası ve O’na vasıl olmak arzusu olduğunu söyler.
Beşincisi; can kulluğu. Bu kulluk, müşâhedeye ermek için kendini Allah yoluna vermekle olur…”
Sûfiler, kalp kırmayı, Kabe’yi yıkmaktan daha büyük bir günah olarak ifade ederler. Çünkü kalp Allah’ın nazargâhıdır. Rasulullah Efendimiz tüm mahlukata ve tüm âlemlere rahmet olarak gönderilmiş ve toplumun hangi tabakasından olursa olsun insanoğluna en güzel şekilde muamele etmiştir. Kimsenin gönlünü incitmemeye dikkat etmiştir.
Mutasavvfılar incitmemeye çalışmak kadar incinmemeyi de önemser. Zira incinen, kendinde hâlâ varlık görüyordur. Varlık iddiası ise sufiler nezdinde en büyük günahtır.
Akşemseddin Hazretleri, Allah’la vuslatı yani can kulluğunu isteyenlere incitilmeye tahammülü tavsiye eder. Hz. Peygamber Efendimiz Tâif’teki saldırılara karşı tahammül gösterip incinmemiş, hemen ardından Mirac hadisesi vuku bulmuş ve o gece müştak olduğu Rabbinin vuslatına ermiştir. Bu tahammülü ifa edenler de kendi iç âlemlerinde kabiliyetleri ölçüsünde mi’rac eder ve sonunda vuslat şerefine ererler.
http://www.dunyabizim.com/hikmet/22228/hz-aksemseddine-gore-kullugun-5-mertebesi
Semazen Akademik – AKŞEMSEDDİN’DE KULLUK KATEGORİLERİ
http://biriz.biz/evliyalar/Aksemseddin.htm