Dervişin İmtihanı

Hazret-i Pir’e hizmet eden bir derviş varmış. Pir Hazretleri, bâzı kemale erişen ve istidadı yüksek olan müridlerine hilâfetnâme verip bâzı yerlere tâyin edermiş. Bu derviş bir gün Hazret-i Pir’in celalli zamanında, “efendi hazretleri, bu fakir evladınıza da bir himmet buyursanız” diye naz ve niyazda bulunmuş.

Hazret-i Pir, “Oğlum, dünyâya ait senin neyin var” demiş.

Derviş efendi, “Azîzim, bir evim ve birde bağım var” deyince, onları sat da parasını bana getir buyurmuşlar.

Derviş efendi, “Beni imtihan ediyor” diyerek oradan ayrılıp gitmiş. Evini ve bağını satıp parasını Hazret-i Pir’e getirmiş.

Hazret-i Pir, “Oğlum, paraları al, Kasımpaşa’da denize at da gel” buyurmuşlar.

Derviş efendi, denizin kenarına varıp, paraları bir keseye sarmış ve ipe bağlayarak kimsenin görmediği bir yerde deniz’e sarkıtmış. Oraya da işaret edip “Tekrar geldiğimde buradan alırım” diyerek Hazret-i Pir’in yanına gitmiş.

Hazret-i Pir, “Oğlum, paraları denize attın mı?” demiş. Derviş de, “Attım efendim” demiş. Hazret de, “İpi kes, keseyi denize at da gel” buyurunca, Derviş efendi oradan ayrılıp kendi kendine şöyle söylenmiş, “Şimdiye kadar, bâzılarına hilafet verirken ne ev ne de mallarını sattırdı. Bu bize gelince mi böyle oluyor?” diyerek darılıp, deniz kenarından paraları alarak ve bir daha Pir Hazretlerinin yanına uğramadan dergahı terk edip gitmiş.