Salahi Hz’den Nasreddin Hoca’nın Bir Fıkrasının Yorumu
Nasreddin Hoca’nın Bir Fıkrasının Yorumu
Şeyh Abdullah Salahi Hz
Nasreddin Hoca Türbesi
Fıkra
Bir gün Nasreddin Hoca’ya birkaç efendi gelip, “Farsça da bilsen derler, vaazın daha güzel olur.” Hoca, “bilirim” der.
Öyleyse derler bir satır oku bakalım. Hoca okur :
Reftem becayi sivriler gördüm tokuz kurd amedi
Bir kaçını batırladım bir kaçı tarla mirevi
(Bir yere gittim tepeler gördüm dokuz kurt geldi
Bir kaçını yakaladım bir kaçı tarlaya kaçtı. )
Demekle mollalar, “Eyvallah!” deyip giderler.
(V. İzbudak; A.Gölpınarlı)
….
Nasreddin Hoca Evi
Nasreddîn Efendi’nin manzumunun (söyleminin) açıklaması.
Nasreddin Hoca (k.s. sırrı mübârek olsun)’nın makalelerinden kısa işâret biçiminde bir beyittir ki Şeyh Abdullâh Salahi (k.s.) açık bir şekilde izah etmişlerdir. Sene 1780
Reftem be-câ-yi sivriler gördüm tokuz kurd amedi
Bir kaçını batırladım bir kaçı tarla mi-revi
Açıklaması şöyledir ki: Nasreddin Hoca Hazretleri’nin (z.k.s.l -sırrının letafeti inceliğindeki başarısı mübârek olsun-) faydalı söz amacıyla kelimeleri ve delil içeren nükteli ibarelerin her birinde bir çeşit gönlü bağlayan bir uyarı ve hoşa giden ibretli nasihat olub, bu hikmetli sözleri dahi bir tarz kabûl edilen kısa bir işâret ve bir çok anlamı içinde barındırdığı düşüncesiyle çözmek anlamında ruhani yardımlarını bekledikten sonra, eşsiz fikri şu anlamı hatıra getirdiği beytin öncesinde “reftem be cây-i sivriler gördüm tokuz kurd amedi” buyurdukları “sivriler” dünya üzerinde yükselen minare, kule ve yüksek yapılar yani dağ tepeleri gibi anlamlarında kullanılmış olup burada Büyük Şeyh Ibni Arabi Hazretleri (Allah nurlu sırrını mübârek kılsın) Cenablarının “Biz hepimiz Cenab-ı Allah’ın yüce katında keşfedilmemiş açılmamış birer harfler (noktalar) idik . Bunu biz söylemedik . Bunlar dağların tepesinde (Arşın zirvelerinde) zirvelere asılmışlardır. Sen ve ben, O’ndayız. Biz, Sen’iz ; ben ve sen ordayız, biz ve Sen ordayız. O’nun ümmeti de O’dur. Bütün kainat O’ndadır. O, O’dur. Sen Allah’a ulaşana sor.” nükteli ince kıtalarının anlamlarının özetine bir delil ve işâret olur.
“Gördüm dokuz kurt amedi” sözleri hakîkat kulelerinin üzerinde tarzları şunu murâd eder ki, insanın mertebelerini ortaya koymak manasındandır. Sonra mutlak şahitlikde ortaya çıkması itibarıyla öncesi ‘nefis’dir ki ondan cebr yani zorlama ortaya çıkar. Sözü ile “Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmetiyle yarlığadığı müstesna” (Yusuf, 12/53)”. İkincisi ‘Sadr’ dır. (Her şeyin başlangıcı ve en iyisi) ki İslam mahallidir. Allah Teala’nın sözü ile “Allah kimin bagrını İslam’a açmış ise…” (Zümer, 39/22). Ve ayetin sonu “Allah kimi hidayete erdirmek isterse, onun gönlünü İslam’a açar” (En’am, 6/125). Üçüncü mertebe ‘Kalb’ dir ki, iman yeridir. Allah Teala’nın sözü ile “Kalbi iman ile sükunet bulduğu halde (Nahl, 16/106)”. Dördüncüsü ‘Gönül’ yeridir ki kalb ile aklın ortasındadır ve beşincisi ‘Akl’ ve altıncısı ki ‘İhsan’ makamı ve müşahede edilen yani görülen mahaldir.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem “İslam, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı (tastamam) vermen, Ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna göre! yetirebilirsen Kabe’yi ziyaret (Hac) etmendir. İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir. Sen O’nu görmüyorsun da O, seni mutlaka görüyor” (Buhari, İman 37; Muslim, İman 1, 5; Tirmizi, İman 4; Ebu Davud, Sünnet 16; Nesai, Mevakit 6; ibn Mace, Mukaddime, 9 )
Dünyanın ortası Akşehir’miş Hocaya göre.
Yedincisi ‘Sır’ mertebesi ve sekizincisi ‘Gizlilik’tir. Ve dokuzuncusu ‘Ahfa’ dır ki, kulelerin en yükseğidir. Ona berzah-ı evvel ve berzah-ı a´zâm derler. Yani ilk ve büyük perde derler. Ya da geçit derler. Vahdet (birlik) tasavvufi anlamıyla Allah’a yakınlık mertebesinden ibarettir. Ve hüzün (sevaiye) nisbet-i dahi derler. Çünkü vahdet-i ehadiyyet Allah’ın birliğine yakınlık vahidiyyet (Cenab-ı Hakk’ın (c.c.) umum eşyada birden birlik tecellisi) bir nisbettir ki Ahadiyete, (Allah’ın (c.c.) her bir şeyde kendine âit birlik tecellisi) nisbeti itibarının çokluğuna delil olması itibarıyladır. Kısaca İslam, iman ve ihsanın her biri cism, nefs ve ruha dâir olmak itibarıyla üçü üç’de çarpmaktan dokuz elde edilir. Mevâkı´ı’n-nücûm şerhi’ mizde yeterince zikr olunmuşdur ve salıverilen kurd, her mertebe sahibinin hâlî kendisine kayd ve bağlı olub yukarı çıkmaya engel olmamakla hâl sahibliği ile zarar ve ziyanı gerektiğinden ötürüdür. Çünkü fenâfi’llâh (Tas: Abdin zât ve sıfâtının, Hakk’ın zât ve sıfâtında fâni olması)da birlik mertebesine ulaşmak “küll-i şeyin hâlikı’l-evcehe” (herşeyin en yüksek derecede helak olması yok olması) “O’nun yüzünden (Zatından) başka her şey yok olacaktır. (el-Kasas, 28/88)” sırrına yakın olmak ile ortaya çıkar. Ondan dolayı “Bir kaçını batırladım bir kaçı tarla mi-revi” diye buyurdu . Yani makam ve halden haberdar oldu . Vahdet hakikatı denizinde yandım yani fanide yok oldum. Ve ibadetler ve amelle alakalı olanları ruhun gıdası olarak elde etmek için şeriat tarlasında ebedileştirdim. Zahirim şeriatın paklığıyla temizlenmiş ve içimi de hakikatın nuruyla nurlandırdım demek olur. Son.
Sadeleştiren : Meryem Beyazal
Daha fazlası için bakınız: