İstanbul’daki Âsitâneler

“Âsitâne” kavramı, Farsça’da “kapı eşiği, kapı dibi, eşik yanı” gibi anlamlara gelen “âstan” kelimesinden türetilmiş olup Türkçe’de âstâne veya âsitâne şeklinde telaffuz edilir. Bir tarikatın veya tarikat kolunun merkezi olan tam teşekküllü tekkeler için kullanılan kavram, İstanbul ile öyle özdeşleştirilmiştir ki, İstanbul’un diğer adı olarak da bilinmektedir. İstanbul’un diğer adının “Âsitâne” olmasının, sâdece kulağa hoş gelen renkli bir isimlendirme olmadığına özellikle dikkat etmek gerekir. Zîra İstanbul’un Osmanlı döneminde tasavvufun merkezi olması, dünyâda faaliyet gösteren tekke, zâviye, hangâhların İstanbul’da bulunan Âsitânelere hem maddî hem mânevî anlamda bağlı olması, Âsitânelerin insana ve topluma katkılarının, İstanbul dışındaki yerler nezdinde İstanbul ile bütünleşmesi gibi sebepler İstanbul’un Âsitânelerle özdeşleştirilmesini, İstanbul’un Âsitâne olarak nitelendirilmesini sağlamıştır. Bu durum İstanbul’un bu başlık altında belirtilenlerden çok daha fazla Âsitâneye ev sâhipliği yaptığı gerçeğini de vurgulamamızı gerektirmektedir.

İstanbul’daki belli başlı Âsitâneleri şöyle sıralayabiliriz:

Kocamustafapaşa’da Sünbül Sinan (Halvetiyye-Sünbüliyye), Kasımpaşa’da Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî (Halvetiyye-Uşşâkıyye), Üsküdar Doğancılar’da Aziz Mahmud Hüdâyî (Celvetiyye), Tophane’de İsmâil Rûmî (Kâdiriyye-Rûmiyye), Karagümrük’te Nûreddin Cerrâhî (Halvetiyye-Cerrâhiyye), Eyüp Sultan Düğmeciler’de Ümmî Sinan (Halvetiyye-Sinaniyye), ve Kasımpaşa’da Eburrızâ (Bedeviyye), Merdivenköyü’nde Şahkulu Sultan (Bektaşiyye), tekkeleri.

Bu yerler aynı zamanda “pîr evi” olma özelliğini taşırlar. Âsitânelere bağlı daha küçük kapsamlı tekkelere de genellikle zâviye denilmiştir.

Tarikatların oldukça geniş bir muhtariyete sâhip bulundukları ve kendi kendilerini denetledikleri dönemlerde, tarikat ve devlet teşrifatında âsitâneler ve âsitâne şeyhleri, kendilerine tâbi olan zâviyelerden ve onların “zâviyedar/zâviyenişin” denilen şeyhlerinden daha muteber tutulmuşlardır. Zâviyedarları tâyin, teftiş ve gerektiğinde azletmeye yetkili olan âsitâne şeyhleri gerçek anlamda tarikat başkanı hüviyetindeydiler. 20. yüzyılın başlarına kadar İstanbul’daki bâzı âsitâne şeyhlerinin taşradaki zâviyelerini teftiş etmek üzere halifelerinden veya oğullarından birini görevlendirdikleri bilinmektedir.

Sünbülî Âsitânesi (Sünbül Efendi)

İstanbul Koca Mustafa Paşa semtinde bulunan Âsitâne, II. Bayezid döneminde, Sadrazam Koca Mustafa Paşa tarafından 1489’da câmii ve zamanla yapılan ilâvelerle tekke külliyesi hâlini almıştır. Sünbül Sinan Hazretlerine (k.s.a) tahsis edilen câmii ve tekke, ilerleyen zamanlarda bunlara, hamam, mektep, muvakkithâne, şadırvan, çeşme ve türbe gibi yapılar ilâve edilerek günümüzdeki hâlini almıştır. Câmii ve avlusunda yer alan yapılar zaman içinde çeşitli tâdilat ve tâmiratlar geçirmiştir. Arşiv belgelerinde ise türbenin 1848 tarihli tâmir kayıtlarına ulaşıla bilinilmektedir. Bu durumda türbenin varlığı hakkındaki yazılı mâlumata 19. asırdan itibâren tesadüf edildiği söylenebilir. Câmii ve müştemilatı Sultan Abdulmecid ve II. Abdulhamid dönemlerinde de önemli ölçüde tâdilat geçirmiştir.

Koca Mustafa Paşa Külliyesi, İstanbul’da ilk Halvetî tekkesi olması bakımından Halvetiyye’nin İstanbul’daki diğer bütün kollarınca tarikatın âsitânesi kabul edilmiştir. Sünbül Sinan’ın vefâtının ardından Koca Mustafa Paşa Âsitânesi’nde Merkez Efendi (ö.1552) postnişin olmuştur.

Pâdişah Yavuz Sultan Selim tarafından külliye yıktırılmak istenmiş, fakat Sünbül Sinan buna engel olmuştur. 17 Ağustos 1999’da meydana gelen İzmit ve Adapazarı depremi sebebiyle câmii de ve diğer yapılarda yer yer çatlaklar oluşmuştur. Bu sebeple Külliyede 2014 yılı itibarıyla Vakıflar idâresi tarafından restorasyon süreci başlatılmış, 2018 de tamamlanmıştır. Günümüzde tekke vasfının sürdürülmediği Âsitâne, câmii ve türbe olarak ziyâret edilmektedir.

Uşşâkî Âsitânesi (Perşembe Tekkesi)

Beyoğlu İlçesi, Kasımpaşa Mevkii, Hacı Ahmet Mahallesi, Pîr Hüsâmettin Sokağı’nda bulunan Âsitâne, Pîşvâ-yı Tarîkat-ı Aliyye-i Uşşâkîyye, Perşembe Tekkesi, Şimşirli Tekke olarak da anılmakta olup, Uşşâkîyye’nin pîri, Pîr Hasan Hüsâmeddin Uşşâkî Hazretlerine (k.s.a) 1575 yılında Sultan III. Murat tarafından tahsis edilmiştir. 18. Yüzyılın ilk yarısında Tersane Emini Yusuf Efendi tarafından yenilenen, bu tarihten sonra ahşap minâreli bir mescid-tevhidhâne ile harem dâiresinden oluşan Âsitâne, Edirneli Şeyh Muhammed Sıdkı Efendi’nin meşihatı (şeyhliği) sırasında 1850 yılında ihyâ edilmiştir. Aynı yüzyılın ikinci yarısında tekrar harap düşen ve yıkılmaya yüz tutan binaların 1892-93 Sultan II. Abdulhamid tarafından son olarak yenilendiği ve tekkelerin kapatıldığı 1925 yılına bu şekliyle intikal ettiği bilinmektedir. (1)

20. yüzyılın başlarına kadar Âsitâne, tevhidhâne, harem, selâmlık, türbe, mutfak ve hazîreden oluşan büyük bir külliyedir. Âyinlerin Perşembe günleri icrâ edildiği tekke, tasavvuf mûsikîsi açısından önemli bir merkez olmuştur. Tekkenin son zâkirbaşısı ve döneminin ileri gelen mûsikîşinaslarından olan Kasımpaşalı Cemâleddin Efendi’nin (ö. 1937) öğrencileri arasında Hâfız Kemal, Sâdettin Kaynak, Sâdi Hoşses ve Kemal Batanay gibi ünlü mevlidhânlar ve bestekârlar bulunmaktadır.

1925 yılında seddolunan Âsitâne, 1927 yılı ağustos ayında Kız Mektebi olarak kullanılmak üzere boşaltılmış, tevhidhânesi yemek salonu yapılmıştır. 1960’da semâhâne, harem ve selâmlık kısımları yıktırılarak yerine ilkokul inşâ edilmiştir. (2) Sâdece türbe ve ana giriş kapısı ayakta kalmış olan Âsitânenin türbesi, 1982’de kısmen tamirattan geçirmiştir. Daha sonra hâlen Âsitâne de poştnişin olan Muhammed Hikmet Efendi’nin maddî ve mânevî katkılarıyla kısmen eski hâline getirilmek sûretiyle yenilenerek günümüze kadar gelmiştir. Âyinleri Perşembe günü icrâ edilmekte olan Âsitâne, irşâd mektebi niteliğini sürdürmektedir.

İsmâil Rûmî Âsitânesi (Kâdirîhâne)

Beyoğlu İlçesi, Tophane Mevkii, Firuzağa Mahalesi, Boğazkesen Caddesi, Kâdirîler Yokuşu 47 numarada bulunan Âsitâne, Bizans İmparatoru Konstantin’in yaptırdığı Ayion-Makaveon Kilisesi’nin arsasının Hacı Pîrî tarafından vakfedilerek, “Pîr-i Sânî” unvanıyla anılan ve kendisine Kâdirîyye’nin Rûmîyye kolu nisbet edilen İsmâil Rûmî Hazretlerine  (k.s.a) 1611 yılında tahsis edilmesiyle kurulmuştur. (4) Kâdirîyye Tarikatı, Kâdirîhâne diye anılan bu dergâhın kurulmasından sonra İstanbul’da yayılmaya başlamış, 17. Yüzyılda Bursa’da kurulan Eşrefiyye kolu ile birlikte bu tarikatın Osmanlı topraklarında yaygınlık kazanmasında önemli rol oynamıştır. 9 Nisan 1765 günü bu bölgede ve 2 gün sonra da Cihangir’de çıkan yangınlarda tekke binası büyük ölçüde tahrip olmuş o dönem Sultan III. Mustafa, tarafından yeniden inşâ ettirilmiştir. Daha sonra ise 1823 yılında çıkan yangında hasar gören Âsitâne Sultan II. Mahmut tarafından yeniden ayağa kaldırılmıştır. Sultan II. Abdulhamit ise 1894 yılında yeni bir harem binası inşâ ettirerek, semâhâneyi tâmir ettirmiştir. 1925 yılında tekkeler seddolununca Âsitânedeki birtakım eşyâlar Ankara Etnografya Müzesine götürülmüş, semâhâne kısmı ise 1927-1951 yılları arasında Tophâne 31. İlkokulu olarak kullanılmıştır. Bu dönemde mutfak, kiler, gusulhâne kısımları yıkılan tekke, daha sonra Vakıflar İdaresi tarafından semâhânesi tâmir ettirilerek Hacı Pîri Câmii ismiyle ibâdete açılmıştır. 2 Nisan 1997’de çıkan yangın tevhidhâne ve selâmlık kısımlarını büyük ölçüde tahrip etmiş, harem kısmı ise yangından fazla etkilenmemiştir. Semâhânenin ve müştemilatının yeniden inşâsına yönelik 2014 yılında başlanan çalışmalar 2018 yılında tamamlanmıştır. (5) Âyinleri Salı günü icrâ edilmekte olan Âsitâne, irşâd mektebi niteliğini sürdürmektedir.

Cerrâhî Âsitânesi (Nureddin Tekkesi)

Fâtih İlçesi, Karagümrük Mevkii, Derviş Ali Mahallesi, Nureddin Tekke Sokağı 13 numarada bulunan Âsitâne, Sultan III. Ahmed’in 1703 yılında Canfeda Hatun Câmii yanındaki Kapı Kethüdası Bekir Efendi’nin Konağı’nı satın aldırıp, Konağı, Cerrâhîliğin Pîri Nurettin Cerrâhî Hazretlerine (k.s.a) tahsis etmesiyle kurulmuştur. Tekke mensuplarından Sadrazam Muhsinzâde Mehmed Paşa 1766-67 yapıyı eski düzenini koruyarak yeniden yaptırmıştır. 1782 yılında çıkan Balat yangınında ortadan kalkmış olan tekkeyi bu defa Galata Voyvodası Seyyid Halil Efendi inşâ ettirmiştir. 1786 tamamlanan bu yenileme sırasında tekkenin yerleşim düzeninde gerçekleştirilen değişikliğin bugüne kadar ana hatları ile korunduğu anlaşılmaktadır.

Tekke günümüzdeki biçimine 19. yüzyılda kavuşmuştur. Sultan II. Mahmud 1818-19 yıllarında tekkeyi eskisinden daha geniş biçimde yeniden inşâ ettirmiş, tekke arsası doğu yönünde genişletilerek bu kesime harem dâiresi konmuştur. Sultan Abdulmecid 1844’te tekkeyi onartmış, bir şadırvan yaptırmış, 1857-58 de tevhidhâne-türbe ile kadınlar mahfilini kısmen yeniletmiş, derviş hücreleri yıktırılıp yeniden inşâ ettirilmiştir. II. Abdulhamid döneminde 1882-83’de tekrar onarım gören tekke, 1893 Muharrem’inde (Temmuz-Ağustos) harem dâiresi yıktırılıp bugünkü şekline getirilmiştir.

Tekkelerin kapatılmasından (1925) sonra kullanılmayan tevhidhâne-türbe binası, harem dâiresinde ikâmet eden Fahreddin Efendi’nin gayretleri sâyesinde ayakta kalabilmiş, 1945 yılında Müzeler Genel Müdürlüğü’ne devri gerçekleşmiştir. (3) Âyin günü Pazartesi-Perşembe olan Âsitâne irşâd mektebi niteliğini sürdürmektedir.

Sinanîyye Âsitânesi (Ümmî Sinan – Naṣûḥî Dede Tekkesi)

Âsitâne; İstanbul, Eyüp Sultan İlçesi Düğmeciler Mahallesi Ümmî Sinân Sokağı’nda, 196 ada 2, 3 ve 4 parsel üzerinde yer almaktadır. Tekke, 16. yüzyılın ortalarında Ümmî Sinan’ın halifesi Şeyḫ Naṣûḥ Dede (ö.1568) tarafından kurulmuş olup, inşa târihi netlik kazanmamıştır. Kuruluşundaki durumu hakkında yeterli bilgiler bulunmamakla berâber, ilk yıllarında tekkenin mütevâzı bir özelliğe sâhip olduğu tahmin edilmektedir. Ḫalvetiyye tarikatinin Aḥmediyye şubesinin Sinaniyye kolunun kurucusu Ümmî Sinan’ın türbesinin bulunması hasebiyle, söz konusu tekke, Sinanîlik’in “Pîr Maḳâmı” yâni âsitânesi olarak kabul edilmiştir. Tekkenin âyin günü Çarşamba olup, bâzı kaynaklarda Cuma olarak verilmiştir. Ancak tekkede tarikat faaliyeti sürdürülmemektedir.

Halvetiyye Sinanîyye şubesinin Pîri olan Ümmî Sinan Efendinin (k.s.a) asıl adı İbrâhim’dir. Ne zaman doğduğu hakkında bilgi mevcut değildir. Ancak bâzı kaynaklara göre 1488 yılında dünyâya gelmiştir.

Bir süre Manisa ve Uşak civarlarında ilim ve irşad hizmetinde bulunan Ümmî Sinan, bu esnada Ḫalvetiyye tarikatinin Uşşâḳîyye kolunun kurucusu Pîr Ḥüsâmeddin Uşşâḳî Hazretlerinin sohbetlerine de iştirak etmiştir. Ümmî Sinan, İstanbul’a geldiğinde Ḳânûnî Sulṭan Süleyman’ın kendisi için yaptırdığı rivâyet edilen Topkapı-Şehremini arasındaki Arpa Emini Mahallesi Kürkçü Bostanı Sokağı’nda yer alan ve bugün hazîresi dışında tamamen târihe karışmış olan kendi adıyla anılan tekkede uzun bir süre tasavvufî hizmette bulunmuştur.

1568 yılında 83 yaşında âhirete irtihal etmiştir. Fâtih Câmii’nde kılınan cenâze namazının ardından naaşı, Topkapı civarında faaliyette bulunduğu tekkeye götürülürken yolda zuhur eden mânevî işâretle defin yerinde bir değişiklik yapılmış, halifesi Şeyḫ Naṣûḥ Dede’nin Eyüp Düğmeciler Mahallesi’nde inşa ettirdiği tekkenin hazîresine defnedilmiştir

Günümüzde tekke vasfının sürdürülmediği Âsitâne, câmii ve türbe olarak ziyâret edilmektedir.

Celvetî Âsitânesi (Aziz Mahmud Hüdâyî Tekkesi)

Âsitâne, Üsküdar İlçesi, Doğancılar’da Ahmet Çelebi Mahallesi’nde, Aziz Mahmut Efendi Sokağı’nda bulunmaktadır. Tekke ve türbe etrâfında teşekkül eden  külliye (Âsitâne), pîr evi ile Celvetiyye tarikatının merkezini teşkil etmiştir. Hüdâyî Mahmud Efendi Âsitânesi, Pîşvây-ı Tarîkat-ı Aliyye-i Celvetiyye gibi isimlerle anılmıştır. Tekkenin bânisi olan Aziz Mahmud Hüdâyî (k.s.a), tekkenin arsasını 1589’da satın almış ve aynı yıl inşaatı başlatmıştır. Ayşe Sultan tarafından 1595 yılında inşâ ettirilerek Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretlerine (k.s.a) tahsis edilmiştir. Hüdâyî Külliyesi’nin kuruluşundan 19. yüzyıl ortalarına kadar çeşitli tâmirler geçirdiği, zaman zaman bâzı eklerle büyütüldüğü ve 1850’de Üsküdar Çarşısı’nda çıkan ve külliyenin bulunduğu yamaca doğru yayılan bir yangın sonucunda Hüdâyî Türbesi dışında kalan binalar ortadan kalktığından türbe kısa bir müddet tevhidhâne olarak kullanılmıştır. Tekke 1850 yılında büyük bir yangın geçirmiş, yanan binalar 1855-56’de Sultan Abdulmecid tarafından türbe de dâhil olmak üzere külliye yeni baştan inşâ ettirilmiştir. 1925 tarihine kadar gelen külliyenin câmii-tevhidhânesi bu târihten sonra sâdece câmii olarak hizmete devam etmiş, meşrutahâneler ise günümüze aynen gelemedikleri gibi, bâzı bölümler de târihe karışmıştır. Câmii olarak kullanılan Âsitâne, ziyâretçi girişinin yasak olduğu dönemler geçirmiş, yıllar içinde harap duruma düşmüştür. Başta câmii olmak üzere ayakta kalan binaları 1975-77 yıllarında Vakıflar dâresi tarafından tâmir ettirmiştir. Son yıllarda kurulan Aziz Mahmud Hüdâyî Vakfı tarafından külliyenin bakımı hususunda büyük gayret sarfedilmektedir. Günümüzde tekke vasfının sürdürülmediği Âsitâne, câmii ve türbe olarak ziyâret edilmektedir.

İstanbul da bulunan Âsitânerin içinde sâdece günümüzde işlevleri süren üç âsitâne mevcuttur. Bunlar ise; Uşşâkî, Kâdirî ve Cerrahî Âsitâneleridir.

Anadolu’daki en önemli âsitâneler ise;

Konya’da Mevlânâ (Mevleviyye), Kırşehir Hacıbektaş’ta Hacı Bektâş-ı Velî (Bektaşiyye), Ankara’da Hacı Bayrâm-ı Velî (Bayramiyye), İznik’te Eşrefoğlu Rûmî (Kâdiriyye-Eşrefiyye) ve Kastamonu’da Şâban-ı Velî (Halvetiyye-Şâbâniyye) tekkeleridir.

KAYNAKÇA

1- M. Baha Tanman, “Hüsameddin Uşşâkî Tekkesi” TDV İslam Ansiklopedisi, C. 18, 1998, s. 515-517;

2- Mehmet Akif Köseoğlu, İstanbul’un 100 Tekkesi, İstanbul’un Yüzleri Serisi N. 81, İstanbul, İhlas, 2016, s. 37-39)

3- M. Baha Tanman, “Nureddin Cerrâhî Tekkesi”,TDV İslam Ansiklopedisi, C. 13, 2007,s. 253-256; Köseoğlu, s. 139-141.

4– Mehmet Akkuş,  “İsmâil Rûmî” , TDV İslam Ansiklopedisi, C. 23, 2001, s. 120.

5– Köseoğlu, s. 31-33.

6- Köseoğlu, s. 204-206; Baha Tanman, “Şehremini Ümmî Sinan Tekkesi”,TDV İslam Ansiklopedisi, C. 42, 2012, s. 313-314.

7– Köseoğlu, s. 229-230.