Niçin Tarikat?

Kudsî hadiste Yüce Allah (c.c.) buyuruyor ki: Ey insanoğlu, nefsini bilen Beni bilir; Beni bilen Beni arar; Beni arayan mutlaka Beni bulur ve Beni bulan bütün arzularına ve dahasına nâil olur ve Benden başkasını Bana tercih etmez. Ey insanoğlu, mütevâzı ol ki, Beni bilesin.. açlığa alış ki, Beni göresin.. ibâdetinde samimi ol ki Bana eresin.şeklinde rivâyet edilmektedir.

Allah-u Teâlâ âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: Nefsini tertemiz yapıp arındıran felâh bulmuş kurtulmuştur. Onu kirletip örten kişi ise ziyâna uğramıştır.(Şems, 9-10.)

Resûlullah (s.a.v) hadis-i şeriflerinde buyurdu ki: Nefsini bilen Rabbini bilir (İbn Arabî)

Peygamber Efendimize: “İnsanlardan Rabbini en iyi tanıyan kimdir?” diye sorulduğunda, Peygamberimiz (s.a.v): Nefsini en iyi tanıyan kimsedir diye cevap vermiştir.

Bâzı Allah (c.c.) dostları ise:

İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır.” (Yunus Emre)

Nefsin, Rabbini bilmede bir anahtar görevini görür.” (Bediüzzaman) Şeklinde ifâdelerde bulunmuşlardır.

Demek ki, insanoğlu nefsini bilmek durumundadır. Nefis nedir, nasıl bilinir diye bir soru yöneltsek, inanıyorum ki, kolay kolay kimseden tam ve mükemmel cevap alamayız. Bâzıları nasıl bileceklerini ve bunun öğretildiği bir okul yok mudur, düşüncesi ile arayış içinde olabilir. Ancak bilinmelidir ki, nefsi bilmenin öğretildiği tek okul tarikatlardır. Onların mekânları ise tekkelerdir.

O zaman şöyle düşünebilir miyiz? Yüce Allah (c.c.) kudsî hadisinde belirttiği öğrenme yeri veya okulunun bu günkü adı tarikatlardır. Bâzen insanlar şöyle sormaktadırlar. Peygamber Efendimiz zamanında tarikatlar var mı idi?  O zaman Mescidi Nebevi tüm fonksiyonları üstlenmişti. Her şey orada yapılıyordu. Efendimiz (s.a.v) hadisleriyle biz ümmetlerini, nefsimizi bilmeyi öğreneceğimiz ve onunla mücadele etmek için yönleneceğimiz yer olarak, bu günkü anlamda adı tarîkat olan okullara sevk etmektedir.

Yüce Allah (c.c.) âyeti kerimelerde buyuruyor ki:

“… Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde kalacaklardır.” (Mâide, 80.)

Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder…” (Yusuf, 53.)

“… Andolsun ki, doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük azgınlık ettiler.” (Furkan, 21.)

Kim de Rabbinin dîvanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden menetmiş ise, kuşkusuz onun varacağı yer cennettir.” (Nazi’at, 40-41.)

Tebük Seferi dönüşü. Sefere katılan Sahâbi, yaz sıcağında gidip dönülen uzun yolun yorgunluğunu üzerlerinde taşıyorlardı. Bu yolculuğun bir yerinde, onlarla birlikte yol alan  Resûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

Şimdi küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz.”

Sahâbi sormuş; “Yâ Resûlallah cihadın bundan daha büyüğü olur mu ki?

Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Evet, küçük cihaddan büyük cihada gidiyoruz. O nefisle cihaddır.” (Suyuti, II, 73)

Yine hadis-i şeriflerde Resûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

En iyi cihad, insanın kendi nefsânî arzularıyla Allah rızâsı için yaptığı cihaddır.” (Câmiu’s-sağîr: 1247)

En şiddetli düşmanın iki yanın arasındaki nefsindir.” (Beyhakî)

Hakiki mücahid nefsine karşı cihad açan kimsedir.” (Tirmizî)

Allah (c.c.) dostları da buyuruyor ki: “Su, geminin içine girerse onu batırır. Altında bulunursa, onu yüzdürür.” Yâni insan nefis ve şeytana hâkim olsa derecesi artar, sâhil-i selâmete ulaşır. Fakat o iki düşmana mahkûm olursa, ilerleyemez, batar.

Buraya kadar yazılan âyet ve hadislerde gördüğümüz kadar, nefsimizle mücadele etmemizin gerekliliğidir. Bu büyük cihadı yapmamız lâzım olduğu vurgulanıyor. O halde tekrar başa dönersek, bu cihadı nasıl yaparız, bir yol gösterici ve bir rehber nereden buluruz, sorusunun cevabı aynıdır. Nefis cihadı yapmak için gidilecek okul yine tarikatlardır.

Sonuç olarak şöyle diyebiliriz. Kur’an ve hadislerle, Yüce Allah (c.c.) bize nefsinizi tanıyın ve onunla cihad edin buyuruyor. Evet, bunun için de yönlendirdiği ekol yâni okullar, tarîkatlar ve mekânları tekkelerdir. Hiç unutmayalım ki, Allah (c.c.) dostu evliyâların türbe ve kabirlerini ziyâret etmemizin sebebi onların Allah (c.c.) dostu olmalarındandır. İncelediğimizde görürüz ki, onların kazandığı bu mertebeleri sağlayan okullar tarîkatlardır.