Pir Seyyid Hasan Hüsameddin Uşşaki Hz.’nin (k.s.a.) Vefatı

Pir Hazretleri padişah Sultan III. Murad’a hacca gideceğini beyan ettikten sonra hac hazırlığını yapıp, yola çıkmıştır. Nakledilir ki: Pir Hazretleri Hicaz seferine çıkacağı sırada oğlu Mustafa Efendi’ye, eşinin hamile olduğu ve bir kardeşlerinin dünyaya geleceğini söyleyerek: “Bizim Hakk’a yürümemiz mukadderdir. O saadetli oğlumun ismini Abdurrahim koy ve kendisinin ilim ve terbiyesiyle meşgul ol” diye vasiyette bulunmuştur. Mekke-i Mükerreme’ye vararak, Hac farizasını yerine getirerek hacı olmuşlardır. Daha sonra Medine’ye gelerek Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in mübarek Ravzalarını ziyaret etmişlerdir. Pir Hazretleri Hac dönüşü Konya’ya gelindiğinde, Hazret-i Mevlana’nın (k.s.a.) türbesini ziyaret ederler. Ziyaretini müteakip Mevlevî şeyhi olan dedeyi yanına çağıran Hazreti Pir, dedeye şu talimatı verir: “Biz burada Hakk’a yürüyeceğiz. Cenaze hazırlığımız burada yapılacak. Fakat cenazemiz İstanbul’dan gelecek heyete teslim edilmek üzere muhafaza edilecektir.” buyurmuşlardır. Bir müddet sonra rahatsızlanan Hazreti Pir Hicri 1001 yılında 120 yaşında iken Konya’da Allah’ın rahmetine kavuşmuştur.

Cenaze namazı kılındıktan sonra Konya valisi, Hazreti Pir‘in mübarek cesedini kokmaktan muhafaza kasdıyla ilaçlanmasını istemiştir. Müridleri bu isteğe karşı çıkmışlar ve bir tarikat pirinin cesedinin asla kokmayacağını, ısrarla ileri sürmeleri üzerine vali de bu isteğe uymaya mecbur kalmıştır.

Evlatları Mustafa ve Abdülaziz efendiler aldıkları işaret-i manevîye ile Konya’ya gelirler. Nitekim oğullarının İstanbul’dan Konya’ya gelmelerine kadar on dört gün Mevlevî tekkesinde saklanan Hazreti Pir’in cesedi, kokmak şöyle dursun, çevresine misk kokuları yaydığı görülmüştür.

Hazret-i Pir’in vasiyetleri mucibince, oğulları mübarek cesetlerini bir öküz arabasına koyarak Konya’dan yola çıkarlar ve uzun bir yolculuktan sonra İstanbul, Üsküdar’a gelinir. Pir Hazretlerinin cenazesinin Üsküdar’a gelişinde karşılayanlar arasında Pir Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri de bulunmuşlardır. Padişah III. Murad, İstanbul tarafına geçebilmesi için Üsküdar’da halen “Öküz iskelesi” diye anılan sahil kısmına sallar koydurmuş olduğundan arabayı çeken öküzler iskelede hiç durmaksızın hazırlanmış sallara geçerler. Dolmabahçe’de karaya çıkan öküz arabası oradan Kasımpaşa’ya gelerek şimdiki türbenin önünde durur. Kendi dergahına bir kabr-i şerif kazdırılarak Hazret-i Pir orada defnedilir.