Edeb Ya Hu
EDEB YA HU Yazı Türü: Celi Sülüs. Levent Karaduman
Bir seyahat esnasında,eski bir kasabada,virane bir şekilde olan bir mescidin içinde,bir türbe.Ne kadar virane de olsa yeni harflerle yazılmış bir levha gözünüze çarpar ve pür dikkat kesilirsiniz üzerindekini okurken. Edeble giriniz Edeble çıkınız yazısı sizin ayaklarınızın yere basmasını sağlar. Dünyanın neresinde olursanız olun ama özellikle Türkiye’de hangi türbeden içeri girerseniz karşınıza çıkacak ilk uyarı ve hatırlatma mahiyetindeki yazı Edeble giriniz Edeble çıkınızdır, veya başka bir niyaz çıkar karşımıza Edeb Ya Hu!. Biz de sözlerimize ve kelimelerimize bu niyazla başlarız ve bu niyazla Rabb’imizden Edeb isteriz. Edeb Ya Hu! Nedir Edeb? Nasıl bir kavramdır? Bir hal midir? Bir makam mıdır? Yoksa çoğu kullandığımız kelimeler gibi manasını bilmediğimiz bir kelam mıdır? Edeb Ya Hu! niyazının ve temennisinin peşinde Uşşaki mürşidlerinin bir iki tanesinin açıklamalarını ve hepsinin kendi neşelerine göre Edeb hallerine bakacağız, onların aynasından kendimizi sorgulayacağız. Acaba biz bu Edeb’in neresindeyiz? Şems-i Tebrizi der ki! Efendi anla ki insanın tenindeki can ne ise,edeb odur. Efendi insanların kalbindeki,gözündeki nurlar edebden ibarettir.Adem ulvi alemdendir,yani yaratılışı yüksektir. Onu sufli ve alçak sanma!Bu kainat kubbesinin dönüşündeki nizam ve revnak edebdir.Ayağını iblisin kafasına koymak, ona hakim olmak istersen, gözünü aç ve anla ki, şeytanı öldüren edebdir. Gözünü aç da baştan başa Allah (c.c.) kelamına bak : Ayet, ayet bütün Kur’an’ın manası edebden ibarettir. Akla “iman nedir?”diye sordum. O kulağıma dedi ki “iman edebdir!”. Şems-i Tebrizi imanla edebi aynı kefeye koyar, rotamızı Tahir Ağa tekkesinin ilk şeyhi ve tekkenin bahçesinde meftun bulunan Uşşaki yolunun üçüncü piri olan Abdullah Salahaddin-i Uşşaki (öl:1782-83) hazretlerinin Edeb denizinde yelken açalım. Edeb, lügatte, iyi ahlak, güzel terbiye , utanma , zerafet , usluluk , kabul gören kurallara uymak , insanlara hem fiil hem de sözlü olarak güzel muamelede bulunmak gibi manalara gelir. Edeb güzel ahlaktır. Salahi hazretleri Edebi tarif ederken kendi halinden; Edeb cefa ve safa arasındaki sınırı korumaktır. Edeb kulun, şeriatın yazılı emri yanında sağlamca durması, hududullahı tecavüz etmemesidir. Edeb, Allah’ın emir ve yasaklarına şartsız itaattir. İtiraz ve tereddüde mahal vermeden boyun eğmektir diye belirtir. Gemimizin rotasını bu sefer başka bir engin denize çeviriyoruz, Kasımpaşa’da bulunan Yahya Kethüda dergahı postnişini, Uşşaki yolunda Piri Sani olarak anılan Abdurrahman-i Sami Niyazi Saruhani hazretlerinin Edeb adlı şiirinden bir beyit okuyalım… “Ta ezelden ruh-i kudse nur-i Sübhandır edeb, Nisbet-i zat-ı mualla feyz-i Rahmandır edeb.” Bizce mana olarak şunları ifade etmek ister. Ezelden beri Subhan olan Cenab-ı Hakk’ın kutsal olan feyzinden gelir edeb ve bu edebden dolayı gelir Cenab-ı Hakk’dan feyz, bu edeb ve feyz iç içeliğinden dolayı kul Cenab-ı Hakk’ın Rahman esmasının öğrencisi olur ve Rahman olan Cenab-ı Hakk tanınır. Edeb güzel ahlaktır demiştik. En güzel ahlak sahibine binlerce ve kuşların tüyleri adedince salatu selamlar olsun. Edeb, güzel ahlak sahibi Resulu Ekrem (s.a.v) efendimizden gelir. O’na (a.s) tabi olmakla ve O’nun sünneti seniyesine sıkı sıkıya sarılmakla sahip olunur. ‘O’nun ahlakı Kur’an ahlakıydı.’ ibaresiyle anlarız ki Kur’an-ı Kerim’e uymaktır edeb. Bir limandır, kimi zaman bir gemi olur ama en önemlisi her zaman bir yaşamdır, edeb. Mutasavvıflarımız her daim edeb üzere hareket etmişlerdir, çünkü onlar onunla bir menzile varılacağını ve Cenab-ı Hakk’a vasıl olabileceklerini öğretmişlerdir. Biz de her daim bu tekkeden çıkarken veya girerken edeble girip çıkarız…. Ve son söz Sıddık Naci Eren hazretlerinin Tahsil eyle Edebi şiirinden bir bölüm :
Ey Sıddık edeb öğren
Rehberinden, Pirinden
Ol Muhammed Emin’den
Gey ahlak-ı Resul-ü
İste canı gönülden